www.caykislaemirdag.tr.gg
Memleket ile Gurbetin Buluştuğu Nokta !

Emirdağ Çaykışla Köyü

KÖY ODALARI

KÖY ODALARI PDF Print E-mail
Mehmet Çalışkan tarafından yazıldı
Perşembe, 28 Ocak 2010 20:54

  Sevgili okurlar, daha dün gibi hatirimda . Bizim köyümüzde  de  köy odalari vardi. Köyümüzün altmis hane oldugu zamanlari hatirliyorum. O zamanlar bir sayalim bakalim köyümüzde kaç tane oda varmis diye maziye bir göz attigimizda oniki tane köy odasinin oldugu bilinen bir gerçek.

   Peki bu köy odalari ne ise yararmis? Ortalama her bes haneden birisi neden bir köy odasina ihtiyaç duymus ? Isterseniz biraz nostalji yapalim. Erezyona ugramis pek çok degerimiz gibi kaybolup giden bu guzel hasletlerimiz ne gibi faydalar sagliyormus gelin hep beraber geçmisi bir yad edelim . Umarim sizin de hosunuza gider.

    Kendi kendine yetebilen, kendi yagi ile kavrulan bir aile gözü tok bir aile belki çok zengin degildi ama sükretmesini billiyordu.Aza kanaat etmeyen çogu bulamaz diyordu. Sükrediyordu.
Ônceleri bir hane düsünün ki çoluk çocugunu barindiracak  bir evi var ise  ikinci önceligi bir oda yaptirma imis. O zamanlar insanlarimizin mevcut arabalari var iken arabanin yeni modelini alma yada evdeki eskimemis oturma takimini degistirme gibi bir dertleri yada dûsûnceleri yokmus. Yad dan yabandan gelen giden olur. Yolda belde kalan olur . Misafirin gönlünü hos tutandan Allah hosnud olur diye düsünürlermis. Bu yüzden bu odalara çok önem verilirmis. Bu odalar genelde müstakil olarak yapilmis .Hane halkinin kaldigi ana eve cok uzak olmamakla birlikte kasedeki çorbanin  evden eve varincaya kadar sogumayacagi bir uzaklita yapilmis. Hem ev sahibi rahatsiz olmasin hemde misafir istirahate çekildiginde kendisini daha rahat hissetsinde rahatina baksin diye böyle bir orta yol bulmuslar. Bugûn bu orta yolu bulmaya bizlerin nekadar da ihtiyaci var degil mi? 
 
    Bu odalara misafir geldiginde evde yemek hazirlanir ve hane reisi ile beraber yenirdi. Usandirmadan, biktirmadan  misafir ile sohbet edilir, hal hatir sorulur, ocakta çay sedirlerde muhabbet demlenirdi..


   Bu odalarda yapilan faaliyetlerin en güzeli ise uzun kis gecelerinde kitap okunmasi idi. Aksam olmadan odunlar kiyilir bacalar yakilir , çay demlenir gaz lambasinin cami isigi çok versin diye güzelce yikanir kitab okuyacak kisinin sag tarafina rahlenin yakinina konur ve o aksam için hersey hazir hale getirilir, birde hava ço soguk ise okumadan sonra meclisde bulunanlara arabasi ikrami  bal ile kaymak misali olurdu. Meclisde büyükler konusur küçüklere bir sey sorulursa cevap verirler diger hallerde dinlerler idi. Bizler büyüge saygi küçüge sevgiyi ilk buralarda ögrendik. Bayrak saiirimiz rahmetli Arif Nihat Asya nede güzel söylemis: “Evladim bizler abdest almayi kitaplardan ögrenmedik, bizler abdest almayi büyüklerimizin eline su dökerek ögrendik.” Nekadar güzel degilmi az kelime ile özü anlatmis. Iste bu odalar böyle idi. Buralarda edeb vardi, dervislik vardi, incelik vardi , saygi sevgi vardi. Paylasmak vardi. Dinlemek vardi. Okumak vardi. Kisacasi hayat vardi sevgili dostlar. Bir komsunun sikintisi var ise ona çareler aranirdi.

   Okunan kitaplara gelince: Siyer-i Nebi (Peygamberimizin Hayati) Battal Gazi Destani, Envar-ül Asikin, Amediye, Muhammediye, Esrefoglu Rumi’nin Müzekkinnüfus adli kitaplari hatirlayabildiklerim. Bu kitaplar bir dede yadigari olarak bu kardesinizde Osmanlica (Eski Türkçe)  asillari mevcut o yillari adeta kokluyorum. Yanik sesi olan ve Mevlid-i Serifi güzel okuyanlar da yok degildi. Ne aci degil mi? Bugün mevlid-i Serifin aslini bile okuyabilmek için ihtisas sahibi olmak gerekiyor. Oysa o zamanlar yetiskinler arasinda Osmanlicayi okumayan yoktu . Hemde akici bir sekilde. Bugûn tapu kayitlarindan faydalanmak için, hasbel kader mahkemeye falan düserseniz ancak Mûfti’lere okutmaniz gerekmektedir. Elli sene önce bir köyün halini düsünün. Simdi bir ilçenin. Iki nesil arasindaki kopuklugu siz kiyaslayin. Odalarda okunan kitaplar okundugu yerde kalmaz orada bulunan kisiler tarafindan evde eslere ve kiz çocuklarina da anlatilirdi.

   Sevgili dostlar, Insallah bir dahaki yazimizda bu okunan kitablardan Amediye ve Muhammediye isimli kitaplarin yazarlari iki kardes olan Ahmed ve Muhammed Bican’in  ibretlik hayat hikayelerinden bahsedelim. Umarim faydali olur. Gül bahçesine insan girerde gülün kokusu insana sinmez mi? Insanin ruhuna,gözüne, sözüne etki etmez mi? O Alperenler degilmidir Gul alip gul satanlar, tarazisi gul olanlar, gülü gül ile tartanlar. Elbette onlarin hayat hikayeleri ve sözlerinin okundugu meclisler bereketli olur, edebli olur, sevgili olur, seviyeli olur.
   Sevgi ve hürmetler ile……


                                                                 


                                                                  Mehmet CALISKAN


 >> Mehmet Çalışkan'nın diğer yazıları için Tıklayınız <<


Son Güncelleme: Perşembe, 28 Ocak 2010 20:54