www.caykislaemirdag.tr.gg
Memleket ile Gurbetin Buluştuğu Nokta !

Emirdağ Çaykışla Köyü

Çaykışla bilgileri

Çaykışla bilgileri PDF Print E-mail
Seydi Çalışkan tarafından yazıldı
Pazartesi, 2 Şubat 2009 19:56:23

 

TARİHİMİZ

 

Köy ve çevresi m.ö.1500
yılından ihtibaren yerleşik
hayata geçmiş olup,bu
dönemde Hititlerin hakimiyetinde olduğu,daha sonra Mö.1200-600 yıları arasında Frigyalılar döneminde tarım ve hayvancılıkta oldukça ileri
oldukları anlaşılmaktadır.
Bu dönemlere ait oldukça faza kaya mezarları ve küp mezarlar mevcuttur.Köy mezarılında bulunan
mermer kabartma Kıbele sunağı bereket Tanrıçası'na şükran amacı ile yapılmış bir kabartma olup,bereketi temisil eden,üzüm salıkımı ve üremeyi temisil eden inekten oluşmaktadır. Yörenin daha sonra Persler tarından yağmalandığı,uzun süre boş kaldıktan sonra Roma imparatorluğu eğemenliğine girdiği,Roma'ın ikiye ayırılması ile birlikte Doğu Ramaya bağlı Amorium'a tabi olduğu bilinmektedir.Amorim o günün şartlarında İstanbul'dan sonra ikinci büyük şehirdir. Şehir gücünü Büyük Selçuklular dönemine kadar südürmüştür. Selçuklu komutanlarından Emir Afşin Bey bölgenin fethi ile görevlendirilmiş olup arkadaşları ile birlikte 11.yüzyılın ortalarında Bizans'tan yöreyi almış ve böylece Amorim'a bağlı yererde Türkleşmeye dahil edilmiştir.Andolu Selçukları döneminde 1.Haçlı Seferinin en kanlı çarpışmaları 1.Kılıçarslanla haçlılar arasında köy ve çevresinde yaşanmıştır.(Dorileum savaşından hemen sonra 1095-1099)Selçuklar ve Osmanlılar dönemlerinde köy ve çevresi kervan yolları üzerinde yer almakta olup,derbentçilerin görev yaptığ güvenlik merkezleri bulunmaktadır. Köyün adı daha önceleri Çavuslu Kışla iken daha sonra Çaykışla olarak değistirilmiştir. Köy çevresinde önceden küçük askeri birlik varmış. Onun için Çavuşlu kışla olarak anılırmış. Ortasından akan çay nedeniyle de çaykışla adını almıştır.

 

Köyün kuruluşu:


 

Köy ilk olarak oğuz boyuna bagli karakeçili yörük aşiretine mensup kisiler tarafindan kurulmustur. Yörukler yazlari sürüleri ile beraber Antalya'dan serin ve yüksek yaylalara kışlarıda tekrar sıcak olan alçak kesimlere göç ederler.Bu gelenek 1774 yılına kadar Antalya Akseki Yarpız veya yarbuz beldesi arasında sürdürülmüştür.Yarpuz'u kışlak olarak kullanan yürükler yaz aylarında,torosları aşarak,birkısmı,Emirdağ yaylalarına,Bir kısmı Sultandağı (Üçkuyu ,Örenköy çevresi-Softaoğlu Deli ailesi )yaylalarına,birkısmı Dinar yaylalarına göç etmektedirler.Bu gün bu akarabalarla bağlantı kesilmiş durumdadır.Osmanlı tahrir kayıtlarına başvurulduğunda köyle ilğili ilk bilgilere Hicri 737 Miladi 1530 Kanuni Dönemine ait 438 Nolu mühimname devterinde caykışla göçerlerinin vergisini Han-Barçın'a baglı olarak ödediği en eski kayıt olarak tespit edilmiştir.(33.Sıra) Bundan sonra bölük pörçükte olsa 18.yüzyılın ortalarından ihtibaren (1760) rastlamak mümkündür.Emirdağ'a gelip giden Mehmet Ağa zamasız olarak ölünce,hanımı (çoçukları küçük oldğu için) Yarpuz'a geri dönemiyerek yerleşik hayata geçen ilk aile olarak bilinir. III.Selim Dönemine gelindiğinde bilgilere daha net olarak ulaşma mükündür.1795'lerde devlet gelirini artırmak göçerlerden düzenli olarak Aşar vegisi almak ('Ağnam'] amacı ile yerleşik hayat teşvik edilmiştir.Bu yıllarda 5 ya da 6 hane olarak yaşadıkları bilinir. İlk olarak köyü yurt tutan karakeçili yörük agasi gümûlüoglu Mehmetdir. Ailenin şimdiki soyadlari Çalışkan ve Sıkı'dır. Daha sonraları ise Nizamoglulari (lll.Selim Dönemi)Antalya kökenli Tez Gûzle yaylasindan Mustanoglu(Çardak,Şahan,Ünlü aileleri), Eğrikale yaylasından Egrioglu(Eğri,Özcan,Kaplan,Dişli,Güçlü aileleri- Ayanlık mücadelesi soncu yer değiştirme) Emir Dede yaylasından Saricaoglu,köyün ilk kurucuları arasındadır.II.Mahmut Döneminden (1810) 1876'ya kadar Emirdağ yaylalarında yetiştirdikleri atları devlete satıkları,devletinde bu atları ehlileştirmek ve savaşa hazır hale getirmek için Çifteler Harasını kurdğu resmi kayılardan anlaşılmaktadır.Sultan Abdül Aziz Döneminde Gümülüoğlu Hasan ağanın devlete teslim ettiği atlara karşılık şimdi Alikel olarak bilen köy ve çevresini padişah fermanı ile yurtluk olarak verdiği tapu kayıtlarından anlaşılmıştır.Rumi 1293 yılında (miladi 1877) yılında görülen şiddetli kışı ve takip eden yıllardaki aşrı kuraklık köy halkını ekonomik yönden çökertmiş,bir daha eski günlerine ulaşamamıştır. 19. yüzyıl boyunca Sürre Alayının oluşmasında köylü erkek geçlerden faydalanılmıştır.(Sürre Alayı sadece Türklerden oluşmaktadır.)Bu gün köyde Karakeçili Çalışkan,Sıkı,Şahan,Ünlü, Çardak), Sarıkeçeli(Sarı,Üçkuyu-ki bu sülale Bayat platosundan gelerek Çaykışlaya yerleşmiş olup Sağırlı olarak bilinmektedir.),Horzum (Yıdırım)Tepe,Akcin aileleri Tilki Koca ve Padı sülalesinden gelirler,Daha sonraki yılarda Azerbaycan kökenli Karabağ aşiretine mensup Dankuş ve Karakuş aileri yerleşmişlerdir.Bunlar Nizamoğlu ailesi evlik yolu akraba olarak gelmişlerdir.Yine evlilik yolu ile Çetin ailesi Dinar Kadılar ,Çıbık aileleri Bolvadin Karayokuş,Küçük, Avcı ve Keskin(Coşgun) Ailesi Güveççi,Şener Ailesi Emirdağ merkezden gelelere Çaykışla'yı mesken tutup çaykışlalı olmuşlardır.
NOT : 111.selim döneminde Güney ve Karşıyakalı aileleri köye Antalya taraflarından gelerek yerleşmişlerdir (Göcenoğlu Ali)Güney ailesi daha sonra goduşoğlu adını almışlardır. Çubuk ailesi Bolvadin Karayokuş'tan gelmiştir.

 

 

KÜLTÜRÜMÜZ

 

Köyun kendi yöresine ait yemekleri: -Karamikli eriste -ekşili erişte -Islama (yaban pancari, kurutulmuş yufka ve kusbaşı et ile yapılan cok özel bir yemek. -Ayrica yaban pancarli bulgur pilavı da köye has bir yemektir. -katmer -katma aşi -keçi sutunden elde edilen cökelek -topalak = yogurtlu ve etli -tarhana corbası -arabaşı - Müzik kültürü olarak hoyrat,bozlak türü halk müziği etkisi altnda ağıtlar ve güzellemeler yaygındır.

 
Emirdağları boşver beni üzmeyi,
Karını karına katmak isterim.
Öyle severim sende gezmeyi,
Ah, kepenek keçe yatmak isterim.
S.Çalışkan

 

Çaykışla Yörükleri, Orta Asya’dan getirdikleri gelenekleri devam ettiriyorlardı. Hayatları, belli kaidelere bağlanmişti. Bu kaideler, daha çok, örfe bağlıydı. Yazları serin olan yaylalarda, kışları ise sıcak veya ılık kışlaklarda geçiren Yörüklerin, yaylalara gidiş gelişleri, belli bir düzen içinde yapılırdı. Bu gidiş gelişler, belli yollardan olurdu. Yaylağı ve kışlağı olmayan Yörükler de otlak kiralarlardi. Yörüklerde yaylaklar, oymakların malı sayılır, o oymağa mensup olan herkesin hayvanları, burada serbestçe otlardı. Yaylak veya kışlaklardaki evler ve çevrelerindeki küçük bahçeler, şahıslara aitti. Çadırların ve küçük bahçelerin bulunduğu yere, “YURT YERİ” denirdi. Bir oymağın hayvanlarının, diğer oymakların hayvanlarına karışmasını önlemek için, hayvanlara “dökün, dövme-en” veya “döğme” adi verilen damgalar vurulurdu. Hayvanlarin kulaklari, belli şekillerde çentilerek de, diğer oba hayvanlarindan ayrılırdı. Bu işaretlere “en” adı verilirdi. Koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanlar besleyen Yörükler, yaylak ve kişlaklarda buğday, arpa, misir ve bazi sebzeleri yetiştirirlerdi. Süt mâmulleri ve et, temel gıdalarını teşkil ederdi. Giyim ve ev eşyalarini,(yün ve kılları kimanla eğirerek ıstar denilen tezganlarda dokunur) kendileri dokurlardı. Bununla beraber, kapalı bir ekonomiye sahip olmayıp, köy ve kasabalardaki pazarlara inerler, ürünlerini satarak kendi ihtiyaçlarını satın alırlardı.Keçi besleyen Yörükler, kıldan yapılmış çadırlarda, diğerleri ise keçeden yapılmış çadırlarda otururlardi. Evi andıran yörük çadırlarında, oturma, yatma ve yemek pişirme için bölümler vardı. Çadır, orta direğin etrafına sıralanmış 5-9 direk üzerine kurulurdu. Büyük çadırlarda, binek hayvanlarının bağlandiği bölüm dahi bulunurdu. Çadirin oturma bölümü, Yörük kilimleriyle döşenir, kenarlarda minderler bulunurdu. Çadırda, herkesin oturacağı yer belliydi.Yörüklerde aile yapısı, daha çok erkek hakimiyetine dayanırdı. Yörüklerde esas evlilik şekli, tek evliliktir. Umumiyetle, evlenen çocuklar, babayla birlikte yaşardı. Bu yüzden, büyük aileler meydana getirirlerdi. Yörükler, amca kızı, dayı kızı, amca ve teyze kızı gibi yakın akrabayla da evlenirlerdi.Arı duru bir Türkçe konuşan ve zengin bir folklörü bulunan Yörüklerde, anane ve geleneklere bağlılık vardı. Yörüklerin göçleri, belli esaslara bağlanmıştı. Yaylaklara göç, bahar aylarında olurdu. Oymak veya boy beyleri, göçün gününü önceden tespit ederek herkese duyururdu. Göç günü gelmeden önce, gerekli hazırlıklar yapılırdı. Önceden bildirilen gün gelince, bütün eşyalar denklere (develere-at-katır-eşek) yüklenir, üzerine kilimler atılırdı. Küçük ve büyükbaş hayvanlara çanlar takılırdı. Kervanın önünde, yeni elbiselerini giymiş, elinde kirmanı ile yün eğirerek bir gelin giderdi. Çevrede, ata binmiş genç erkekler, silah atarak, at sürerek yayla yoluna yürürlerdi. Boyun çocukları, kadınları ve genç kızları, hayvan sürülerinin önünde veya yanında yürürlerdi. Uzun yolculuktan sonra yaylağa varılır, yerleşilirdi. Sonbaharda da buna benzer merasimle yaylaktan kışlağa göç edilirdi. Yörüklerin nişan, düğün, bayram ve sünnet zamanlarında uyguladıkları, buna benzer merasimleri vardı.Yörüklerin, bir kismi bugün de devam eden, nişan ve düğün âdetleri şöyleydi:Oğlu evlenme çağına gelen yörük ailesi, kendisine uygun bulduğu ailenin kızına dünür giderdi. Eğer olumlu cevap alınırsa, kız evinde kahve içilirdi. Bunun tersi olursa, dünürcüler, hemen evi terk ederlerdi. Dünürcüler, uygun cevap aldıkları zaman, oğlan evi tarafından hazırlanan ve beraberlerinde getirdikleri şerbeti içerlerdi. Uygun cevap alınıp, söz kesildikten sonra,oğlanevi tarafından seçilen kadınlar, kız evine giderler ve kıza nişan takarlardi. Nişanlar, elbise, altın, gümüş gibi ziynet eşyalarıydı. Söz kesiminde, oğlan tarafından kızın babasına veya velîsine bir miktar para verilirdi. İslâm dinine göre alınmasının haram olduğu bildirilen bu paraya “başlık” adı verilirdi. Oğlan tarafı, kızın elbise, mutfak ve diğer eşyalarını aldıktan başka, kızın akrabalarına da uygun hediyeler alırdı. Bunun ismine “yol” denirdi. Kız, başka köyden gelecek olursa, oğlan babası davet edeceği köylerin her odasına ve her oda sahibine ayrıca birer yol (dâvet hediyesi) gönderirdi. Bu yollar kâse, bardak, sahan,havlu,mendil,elbiselik kumaş şeker, kahve gibi şeylerdi. Oda sahipleri, düğüncüleri odalarına davet ederek yedirip içirirler ve oğlan babasına düğün sahibiymiş gibi yardım ederlerdi. Odalara inen misafirlerin misafirliği, tamamen oda sahiplerine ait olurdu. Kız tarafı da davetçiler çıkarırdı. Düğün başladığında, her iki taraf, konuklarina ikramlarda bulunurdu.Kız evinde, kına gecesi yapılır. Gelinin gideceği gün, kız evinde hazırlanan ve oğlan tarafından önceden kız evine gönderilen çeyizler, kapının önüne çıkarlırdı. Kız evinden, yüzü alla örtülü (al duvak)olarak çıkarılan gelin, ata bindirilirdi. Çeyizler de yükletilip oğlan evine götürülürdü. Oğlan evine götürülen gelinin, yollarda önüne çocuklar tarafından ipler gerilir, çocuklara hediyeler verilerek geçilirdi. Gelini, güveyin evi önünde, yengeler attan indirirdi. Gelin attan inmeden önce, güveyin yakın akrabalarından biri, başına üzüm, şeker, arpa, buğday, para gibi şeyler serperdi(Bereket getirsin diye). Gelin attan ineceği sırada, oğlan babası davet edilir, geline hediye verir veya vaad ederdi. Kaynana ve diğer yakınlar da, çeşitli hediyeler verirlerdi. Gelin attan indikten sonra, güveyinin evine gider, çeyiz içinde ayrılmış olan ve “dürü” adı verilen bazı eşyalar, davetlilere dağıtılırdı.Damada törenle elbise giydirilirdi. Güvey, elbiseyi giydikten sonra, “sağdıç” adı verilen, evli bir kimsenin evine götürülür, vaktin gelişine kadar, güveye her türlü şakalar yapılır, güvey burada izin almadıkça yerinden kalkamaz, gülemez ve söz söyleyemezdi. Bundan sonra meclise köyün hocası gelirdi.Dini nikahtan sonra Güveye, gerdeğe ait sıhhî ve dinî öğütler verir, kendisine hayırlı bir evlilik için dua ederdi. Yatsi namazı kılındıktan sonra, güveyi, arkadaşları evine götürürler, evin giriş kapısı önünde hoca tarafından dua okunduktan sonra, arkadaşları tarafından vurulan bırkaç yumruk arasında, güveyi eve girerdi.Ertesi gün kadınlar, gelini ziyaret ederler, bu ziyaret esnasında yapılan törene “baş bağlama” veya “duvak açma” adı verilirdi.Bir hafta veya bir ay sonra damat,"Elöpmeye) gelinle beraber kayınpederin evine giderek, büyüklerin ellerini öptükten sonra, kayınpeder ve kayınvalidesini evine davet ederdi. Bu davet günü, kayınpeder de, ayrıca bir gün için onları davet etmiş olur ki, buna “el öpme” denirdi.
Seydi Çalışkan

 

COĞRAFYA

Afyonkarahisar iline 94 km, Emirdağ ilçesine 24 km uzaklıktadır.Afyokarahisar ve Emirdağların en yüksek yeriolan Emiroğlu tepesinin (2241 rakımlı tepe) eteklerinde vadi içerisine kurulmuştur.(Çiçekli yaylasi, Pinarayağı, Kızdogdu, Uşakpınarı, Kurudere, Koyunderesi, Kızılahır, Kıışla, Beşpınar, Sığınçukuru, Ağçal, Pazarbeli,Üçkuyu,Belyurt,Gölcük,havuttepesi,karanlik ardic Karlık yaylalari )Ayrıca yûksek yaylalarda yûzlerce yaban ati vardır. İklim olarak kara iklimi ile akdeniz iklimi arasında mikrokilimik bir yapı arzeder.Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve kar yağışlıdır.En çok yağışı ilk ve sonbahar aylarında alır.Zirvede bazı yıllar toktağan (ertesi yıla kadar erimeyen) karlara raslanır.Biki folarası bakımından sonderece zengin bir yapıya sahiptir.Meşhur mavi sedir ormanı Dandın Deresi civarinda olup Türkiyenin 28 nci milli parki buradadir.(Dandın Dere Milli parkı ve tabiatı koruma alanı) Adıç türleri,meşe,yabanıfıdık,ıhlamur,kuşburnu,geven,mehlep(idris ağacı)başlıca doğal bitki örtüsünü oluşturmaktadır. Köy jeolojik olarak iki farkı zamanın izlerini taşır.Köyün Batı,Kuzey ve Kuzeybatısında yer alan dağlar volkanik karakerli siyah bazalt kayalardan oluşan bir yapıya şahiptir. Güney ve Güneybatı istikametindeki dağlar ise daha eski jeolojik devrirlerde oluşmuş kireçtaşı ve kalkermisi bir yapı gösterir. Bu iki yapın birleştiği yerlerde zengin mermer yatakları olma ihtimali yüksektir.Afyonkarahisar - Dandindere Tabiatı Koruma Alanı Tabiatı Koruma Alanları

Konumu: Ege Bölgesinde, Afyon ili- Emirdağ ilçesi ÇAYKIŞLA KÖYÜ sınırları içerisinde yer almaktadır. Saha; 260 Ha. büyüklüğündedir.


Ulaşım: Emirdağ ilçesine 30 km. mesafededir.


Özellikleri: Yurdumuzun genel olarak güney ve güney batısında yayılış gösteren Toros Sediri (Cetrus Libani), İç Batı Anadolu'dada stepe geçiş zonunun en kuzey sınırına sokulabilmiş ve bu yörede izole olmuştur.

Sedir meşceresinin sokulabildiği en kuzeyinde yer alan Dandin Deresi sedir ormanının korunarak bilim ve eğitim çalışmalarının hizmetine sunulması ve doğal özelliği bozulmadan korunmasının sağlanması ile bu alandan günümüz ve gelecek nesilleri faydalanmasının sağlanması amacıyla Tabiatı Koruma Alanı statüsüne alınmıştır.

Sahada; Toros Sediri, Boylu Ardıç, Kokara ardıç, Katran ardıç ve Saçlı meşe türleri bulunmaktadır.

Hayvan türleri olarak tilki, kurt, porsuk, domuz, tavşan, keklik, bıldırcına rastlanmaktaır

 

 

İKLİM

Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir. Yakınlarındaki yayla etkisi altındadır. İklim olarak kara iklimi ile akdeniz iklimi arasında mikroklimik bir yapı arzeder.Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve kar yağışlıdır.En çok yağışı ilk ve sonbahar aylarında alır.Zirvede bazı yıllar toktağan (ertesi yıla kadar erimeyen) karlara raslanır.

 

 

NÜFUS

Yıllara göre köy nüfus verileri:
2007 675
2000 741
1997 702

 

 

EKONOMİ

 

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yurt disinda önemli miktarda is gûcu vardir. özellikle Belçika da oldukça çoktur.






 

MUHTARLIK

Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.

Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:


2009 - Durmuş Üçkuyulu

2004 - Durmuş Üçkuyulu

1999 - Kazim Namli

1994 - Zeki Tepe

1989 - Ahmet Sari

1984 - Musa Egri

 

 

ALTYAPI BİLGİLERİ

Köyde, ilköğretim okulu vardır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır.Köy sokakları parke kaplıdır Ptt şubesi yoktur ancak ptt acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.ceptelefon alıcısıda yapılmaktadır.




NOT:

Misafir rumuzlu arkadaş anlıyorum tarihe kayıtsız biri değilsiniz.Haçlı seferleri ve türkiye konusunda çok sayıda ilimi araştırma ve yayın mevcuttur.Selçuklu tarihi ve türkiye konusunda Prof.Osman Turan otorite durumundadır.Bunu Prof.Dr. Işın Demirkent takip eder.Prof. Dr. Işın Demirkent Türk-Bizans İlişkileri ve Haçlı Seferleri tarihine ışık tutmuş değerli bir akademisyendir.Bu konuda sayısız öğrenciside tez ve doktora çalışmaları ile akademik kariyere ulaşmıştır.
Prof. Dr.Fahameddin Başar, Prof. Dr.  Dr.Yusuf Halaçoğlu, Prof. Dr.Attila Özavşar
Prof. Dr.Zeki Vlidi Toğan,  Ostrogorsky- Bizans Tarihi ilk aklıma gelen ilim adamları.

 

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus hergangi bir konu hakkında araştırma yapanken;

 

  1-Tek bir kaynaga bağlı kalmak insanı yanılgıya düşürebilir.

 

  2- Her sosyal olayı kendi zamanına göre değerlendirmek gerekir.

 

  3-Coğrafi yer adları zaman içinde değişiklik gösterebilir.ki Çaykışla adına ilk defa Kanuni döneminde Tekalifi ağnam vergisi  dolayısı ile mühimname defeterlerinde ( defter no:438  sıra no: 33 Başbakanlı Devlet arişivleri  Osmanlı arşivi) rastanıyor.
  Çaykışla adı ile aranması durumunda  1530 ‘dan daha ileri gidilmez.Bu durumda tarih bilgisin yanında geniş bir coğrafi ve strateji bilgisine de ihtiyaç duyulmaktadır.

 

    Buradan haraketle  1.Haçlı seferinin amacını ve güzergahını bilmekte fayda vardır.1.İzzettin Kılıçarslan Dorileum da (Şimdi Eskişehir sınırları içindeki Şarhüyük dolaylarında) kendi kuvetinde kat kat üstün Haçlı kuvetleri karşısında meydan muharebesi ile sonç anlınamayacağını fark eder ve  yıpratma, vurkaç, gerila taktiklerini uyguylar.Haçlılara küçük atlı birliklerle sadırıp daglık anlanlara çekilir.Kendisini takip eden ve ana birliklerden kopmuş haçlı birlikleri imha edilir.Bu olay Dorileumdan  Antakya kadar devam eder.Anadoluya 690 bin kişi olarak giren  haçlıların sayısı Kudüs’e varıldığı zaman ancak 60 bin civarındadır.

     Şimdi gelelim konun özüne Ortaçağ Hıristiyanları haç yolu 1.Haçlı seferinde kullanılan yol ile aynıdır.Çaykışla ve çevresinde olan bir meydan muharebesi değil vurkaç taktiği sonucu bu yöreye çekilen haçlılarla yapılmıştır.Yol-Kostantinepolis-Dorileum-Amorim-Kaleneos-Polibatom-Filomdiom güzergahdır. Haçlı orduları bu güzergahı  iki kol halinde kullanmıştır.1.cisi Amorim(Hisar Köy)-Faliomdim (Akşehir ) yolu en kanlı çarpışmaların yaşandığı güzergah . Özelik le sayıca az olan Selcuklu kuvetleri  coğrafi yapıyı çok iyi değerlendirmişlerdir.İşte çaykışla bu dağlık yolun merkezi durumundadır. 2.yol Kaleneos(Derbent) -Polibatiom(Bolvadin)- Falibatom yoludur. Bu yolda engebe ve tuzak alanları diğerinden daha azdır. Burda da Polibatiom da çarpışmalar olmuştur.Selamlar .Umarım faydalı olmuştur. S.Çalışkan


Son Güncelleme: Pazartesi, 2 Şubat 2009 19:56:23