Degerli okuyucular, orta okul yillarinda idi. O zaman muhterem bir hocamiz vardi. Kendisinden yasanmis bir olayi dinlemis ve aradan yillar geçmesine ragmen hiç unutamamistim. Hasbel kader yillar sonra bahse konu olan yerleri bizlere de iki defa gormek nasip olunca bu ibretlik olay adeta hafizamiza kazinmisti. Bende bu yasadigim duyguyu ve bu gerçek sevgiyi, sizlerle paylasmak istedim….
Divan Edebiyati sairlerimizden Yusuf Nabi 1678 yilinda ekseriyeti devlet adamlarindan mütesekkil Hacc kafilesiyle birlikte yola çikar. Kafile Resulullah Efendimiz’i ziyaret için Medine-i Münevvere’ ye yönelir. Kafilenin sehre yaklastigi bir gecede son defa mola verilir. Kafiledekiler kisa bir sürede yorgunluktan uykuya dalarlar. Gözüne günlerdir uyku girmeyen Peygamber asigi Nabi ise o gecede uyumamaktadir. Gözleri yasli, Mescid-i Nebevi’ye kavusacagi ani beklemektedir. Resulullah efendimize bu kadar yakin olmanin hazzi sebebiyle de yerinde duramayip gezerken gözüne birisi takilir. Yûksek rütbeli devlet memurlarindan biri ayagini o yöne dogru uzatmis bir halde uyumaktadir. O anda bu zati uyandiracak tarzda su mübarek misralari söylemeye baslar:
“ Sakin terk-i edebden kuy-i mahbub-i Hüdadir bu;
Nazargah-i ilahidir makam-i Mustafadir bu.
Habib-i Kibriya’nin habgahidir fazilette
Tefevvuk-kerde-i ars-i Cenab-i Kibriyadir bu.
Bu hakin pertevinden oldu deycur-i adem zail
Amadan açdi mevcudat dü çesmin, tütiyadir bu;
Felekde mah-i nev babusselamin sineçakidir,
Bunun kandili cevza matla-i nur-i ziyadir bu.
Muraat-i edeb sartiyle gir Nabi bu dergaha
Metaf-i kudsiyandir busegah-i enbiyadir bu”
Manasi: Edebi terketmekten sakin; Burasi Allahü Teala’nin Habibi’nin yeridir.
Burasi Allahü Teala’nin nazar ettigi , Mustafa (s.a.v)’nin makamidir.
Habib-i Kibriya’nin yeridir ki; Fazilette üstünlük bakimindan Allahü Teala’nin arsinin üstündedir.
Bu mübarek topragin parlakligindan yokluk karanliklari sona erdi.
Yaratilmislar iki gözünü körlükten açti.
Zira burasi kor gözlere sifa veren bir sürme gibidir.
Gökyüzündeki hilal onun kapisinin yüregi yarali asigidir.
O gökyüzündeki hilale isiginin nurundan veren kandildir.
Ey Nabi bu dergaha edebin sartlarina riayet ederek gir.
Zira burasi meleklerin etrafinda pervane oldugu ve peygamberlerin hürmetle öptügü tavaf yeridir.”
Bu misralari isiten o zat hemen ayaklarini toplayarak dogrulur ve:
- “Ne zaman yazdin bunu? Senden ve benden baska duyan oldu mu? diye sorar. Yusuf Nabi de:
-“Daha önceden hiç söylememistim. Su anda sizi uzanmis görünce elimde olmayarak yüksek sesle söylemeye basladim. Ikimizden baska bilen yok.” der. Bu sözler üzerine rahat bir nefes alan zat:
-Madem ki bu siiri burada söyledin , burada kalsin. Ikimizden baskasi duyarsa senin için iyi olmaz.” diye ikaz eder. Ancak takdir-i ilahi bu zatin istedigi sekilde olmamistir.
Kafile Sabah namazi vakti Medine-i Münevvere’ye ulasir. Onlar Mescid-i Nebevi’ye girerken müezzinler Ezan-i Muhammedi’den evvel Nabi’nin:
“Sakin terk-i edebden kuy-i mahbub-i Hüdadir bu;
Nazarga-i ilahidir makam-i Mustafadir bu” misralariyla baslayan natini okuryorlardir. Nabi hayretler içindedir. Birkaç saat once çölün ortasinda okudugu bu siiri, simdi Mescid-i Nebevi
müezzinlerinin yanik seslerinden dinlemektedir. Sabah namazini eda ettikten sonra o yüksek rütbeli memurla birlikte müezzinlerin yanina gider. Ve müezzinlerden birine:
-“Allah askina, peygamber askina ne olursun söyle, Ezandan once okudugun naati kimden, nereden ve nasil ögrendin? diye sorar. Müezzin de büyük bir heyecan içinde :
-“Resul-I Ekrem Efendimiz bu gece Mescid-I Nebevi’deki bütün müezzinlerin rüyalarini sereflendirerek:”Ümmetimden Nabi isimli biri beni ziyarete geliyor.Bana olan aski herseyin üstündedir.Bugün sabah ezanindan önce onun benin için söyledigi bu siiri okuyarak Medine’ye girisini kutlayin.” Buyurdular; Biz de Resulullah Efendimiz’in emirlerini yerine getirdik “ der. Kulaklarina inanamayan Nabi gözyaslari içinde müezzine :
- Sahiden ümmetimden mi dedi? diye sorar ve:
- Evet cevabini alinca düsup bayilir.
Bu ne ask Allah’im. Bundan sonrasi daha da ibret verici. Nabi’nin bu misralari ecdadimiz tarafindan altin bir plaka üzerine altin harflerle yazilmistir. Osmanli’ya düsman heryerde düsman . Bu essiz naatin üzerini boya ile kapatmislar. Tam peygamberimizin kabr-i serif’inin selamlama yerinde. Sizler için koyduk resimde kirmizi kare ile etrafi çevrili olan kisimda .
Allah cümlemizi sefaatinden mahrum eylemesin. Rabbim bizleride O’nun gerçek sevenlerinden eylesin . Selam ve dualar ile…….
MEHMET ÇALIŞKAN
|